19 Eylül 2013 Perşembe

Gülten Hanıııım buda sizin içiiiiin....



İLK DEFA BİR TUVALİM OLDU....


 
 
ŞAHMERAN EFSANESİ 

 EFSANE İLE İLGİLİ YORUM
Tarsus ve çevresinde anlatılan söylencelerden en önemlisi ve en eskisi sanırım Şahmeran Efsanesi'dir. Bu efsaneyi Tarsus'ta bilme¬yen, anlatmayan, duymayan yoktur.Değişik ağızlar, değişik değişik anlatıyor Şahmeran Efsanesi'ni. Tarsus'un dışında bir türlü, Tarsus'ta daha başka anlatılıyor. Bazı yazılı kaynaklarda ise hiç duymadığınız değerler karışıyor efsanenin yapışma.
Ama doğru  olan bir şey var, bunun hepsini halk söylüyor, halk anlatıyor.Şahmeran'ın Ceyhan ile Misis arasındaki Yılan kale’de yaşadığı söyleniyorsa da, efaserıeye göre Şahmeran bir yeraltı ülkesinde yılanlanyla birlikte yaşamaktadır.
Şahmeran Efsanesi, Tarsus ve çevresinde yaşayan insanın, yaşadığı çağın kültürel değerleriyle zaman zaman değişlirdiği, süs¬lediği ve gelecek kuşaklara aktardığı söylencelerin kuşkusuz en uzun ömürlü olanıdır. Bu efsane iki bin yıl önce zamanımızda anlatıldığı gibi anlatılmıyordu. Ana konu değişmemiş bile olsa, zamanımızda bazı isimler değiştirilerek anlatılmaktadır. efasenede Şahmeran ile tanışan insanın kişiliği değişiktir. Kişilikle birlikte isim de değişmektedir. Şahrneran'la tanışan ilk insanın ismi bazı kaynak¬larda Belkıya olarak geçerken, bazı kaynaklarda bu isim Camsab olarak değişmektedir. Kimi kaynaklarda ise Şahmeran'la İlk buluşan kişinin Lokman olduğu anlatılmaktadır.
Şahmeran Efsanesi'nin sonunda. Şahmeran'ın öldürülüş olayı, her değişik söylencede ortak sondur. Bu ortak sonun, yani Şahmeran'ın öldürülüşünün ana amacı insanın Sağlık ve şifa bul¬masıdır. Hatta bazı anlatımlarda Lokman Hekim'in Şahmeran ile karşılaşması uzun uzun anlatılmakta, şifa veren otların neler olduğu Lokman Hekim'e Şahmeran tarafından söylenmektedir.
Efsanenin çeşitli anlatımlarında Şahmeran’ın Eski Hamam'da öldürüldüğü iddiası genel bir kanı olarak ortaya çıkmakta ise de, bu kanı yanlıştır. Şahmeran yakın zamanda öldürülmemiştir. Eski Hamam Romalılardan kalma bir hamamın temelleri üzerine yapılmıştır. 1873 yılında çeşitli onarımlar görmüştür. Eski Hamamın yapılışı çok eskilere dayanmaktadır. Şahmeran, olsa olsa Eski Hamam'ın çok yakınındaki, zamanımızda TOK otobüslerinin garaj olarak kullandığı Koma Hamamı'nda öldürülmüş olmalıdır.
Yılanların Kralı anlamına gelen "Şahmeran" sözcüğü Farsça bir sözcüktür. "Maran" yılan anlamında olup, "Şah" sözcüğü ise za¬manımızda İran'da halen kral anlamında kullanılmaktadır. Tarsus ve çevresindeki halk Şahmeran sözcüğünü biraz yumuşatarak Şahmeran olarak kullanmayı benimsemiştir.
Yılanlar kralı olan bu yaratığın kökenini araştıracak olursak, mitolojik söylencelerin birçoğu ile karşılaşın».
Hititler zamanında anlatılmakta olan İlluyanka Efsanesi'nde yılana benzeyen bir yaratık olan îlluyanka'mn Fırtına Tanrısı ile olan savaşı anlatılmaktadır. Bu savaşta İlluyanka Fırtına Tanrısı'nı yenmiş ve bu tanrının kalbi ile gözlerini ele geçirmiştir. Fırtına tanrısı kalbine ve gözlerini geri alabilmek için yoksul insanları aracı olarak kullanmıştır. Sonuçta İlluyanka'nın ölümüne neden olan şey yine insanların ihaneti olmuştur. Şahmeran Efsanesi'nin bazı an¬latımlarında Şahmeran aynı güvensizlik ve ihanet sonucunda öldü¬rülmüştür ve gözleri şifa verebilmek amacıyla alınmıştır.
Şahmeran Efsanesi'ne kaynak olabilecek bir diğer mitolojik konu da "Medusa"dır. Medusa fiziksel olarak aynı yılanlar kralı Şahmeran'a benzemektedir. Mitolojide Gorgonlar'm üç çirkin kızından biri olan Medusa, yenilmeyen müthiş bir mahluktur. Büyük gözleri yıldırımlar gibi Alev saçar. Yanık tenli alnın üstünde saç yerine kıvrılmış zehirli yılanlar, başlarını kaldırır, korkunç ıslıklar çalarlardı. Sesi vahşi hayvanların sesine benzerdi. Kızdığı zaman etrafa korku ve dehşet saçardı. Onun gözlerine bakmak, bakışları ile karşılaşmak bahtsızlığında bulunanlar hemen taş kesi¬lirlerdi.
Mitolojide, Perseus tarafından başı kesilen Medusa'nın yere dö¬külen kanlarından kanatlı bir atın doğduğu ve yıldırım gibi gürleye-rek göklere doğru uçtuğu anlatılmaktadır. Bu at, sonradan Bellerophon'un bindiği Pegasus'tur.
Perseus'un heybesine koyduğu Medusa'nm kesik başından sızan kanlar, damlalar halinde sağa sola düşüyor; düşen her damla kan¬dan, korkunç, zehirli yılanlar doğuyordu. Böylece, bugün dünyanın her tarafında görülen yılanlar. Medusa'nm yere damlayan kanından doğmuş oldu. Kesik başından damlayan kanı ile yılanların ya¬ratılmasına neden olan Medusa'nm. zamanla yılanlar kralı Şahmeran olarak, Tarsus'ta yasayan yerli halk tarafından ve onların sahip oduğu kültürel, sosyal ve dinî değerlerin etkisiyle değişmiş olma olasılığı düşündürücüdür.
Yine mitolojik dönemlerde, Kilikya'da, bir mağarada yaşadığı söylenen, yansı kadın yansı yılan biçiminde olan efsanevî bir yaratık vardır. Adı Ekhidna'dır. Ekhidna'nın lyphon ile olan evliliğinden Kerberos, Lerne Su yılanı, Khimaira, Nemea Arslanı ve Sphyngkli doğmuştur. Şahmeran Efsanesi'nin yaradılış kaynağında sanırım bir parçacıkta olsa Ekhidna'nın da parmağı vardır.
Roma dönemi evlerin ve muhtelif salonların mozaik taban döşemelerinde mitolojik olaylar mozaik tablolar halinde işlenmiştir. Mitolojide Medusa ve Perseus hikâyesini anlatan mozaik tablonun Tarsus'taki Roma Hamamı'nın mozaik döşeme tabanında bulunabi¬leceği düşüncesinden yola çıkarak; Şahmeran Efsanesi'nin yaradılış kaynağını belgeleyebilmek için Roma Hamamı tabanındaki mozaik¬lerin ortaya çıkarılmasını beklemekten başka çare yoktur inancındayım.
Tarsus ve çevresindeki halkın efsane ile ilgili inandıkları bir so¬nuç vardır: 'Şahmeran'm öldürüldüğünden yılanların hâlâ haberleri olmamış. Yılanlar, insanoğlunun yanına giden krallarının dönüşünü bekliyorlarmış. Şayet krallarının öldürüldüğünü duyar¬larsa tüm yılanlar yeryüzüne, Tarsus'a çıkıp, Tarsus'ta yaşayan tüm insanları sokup öldüreceklermiş." Bu inanç halen Tarsus'ta, Şahmeran Efsanesi'nin sonucu olarak sürüp gitmektedir.  Diyadinnet sayfasından alınmıştır...

Başkaca cesur renk bulsaydım...


Eeevet Nazancığım buda senin...



15 Eylül 2013 Pazar

Resim de ilk denemem ....




Aborjinler yaptiklari resimler icin ihtiyac duyduklari boyalari yine icinde yasadiklari dogadan, cesitli kayalarin pigmentini kulanip bunlari birbirlerine ve sonra su ile karistirma suretiyle elde etmislerdir. Elde ettikleri bu dogasal boyalarla da tugal olarak kullandiklari kayaliklara veya agac kabuklarina yine doga ürünü olan ilkel fircalar ve hatta parmaklarini kullanarak, bazen de bu boyalari agizlarina alip püskürterek resim yapmislardir.

Aborjin sanati, esas olarak kutsallik atledilen kayaliklarin, bazi magara duvarlarinin veya agac kabuklarinin boyanmasi, siir ve sarkılarin söylenmesi ve bu sayede dinsel inanclarin betimlenmesi biciminde sekil bulur. Bügün kimi Aborjin sanatcilari da toprak boyalarla ve kömür kullanarak yaptıklari eserlerini satarak gecimlerini sürdürmektedirler. Aborijin sanati Dünyada en uzun ve devamli yasayan bir sanattir da. Aborjin düsleriyle olusan her resmin ve her desenin bir hikayesi, anlatmak istedigi bir öyküsü vardir.
Batiya özgü resim ve sanat stillerini de kullanmakta ve Aborijin sanatina yenilikler getirmekten hic sakinmamislardir. Örnegin Aborijinli bir sanatci olan Albert Namatjira, "Burt's Bluff" isimli eserinde Batiya ait stilleri de kullanmis ve eseriyle Dünyaca meshur olmustur. Ne yazikki dogup büyüdügü kültür ile bati Kültürü arasinda kalmis ve bunun getirdigi "yurtsuzluk" duygulari nedeniyle alkole sarilmis ve fakirlik icinde ölmüstür.

*Aborijinli sanatcilar günümüzde topraktan elde ettikleri boyalari veya sadece Aborijinlilere ait stilleri degil, daha ziyade acryl boyalar ve Batiya özgü stilleri de kullanarak bu konuda yaratici ve esnek olabileceklerini de göstermislerdir.

*Orta Avusturalya'da bugün agac kavuklarina, magara ve duvar kayaliklarina cizilen resimler, bir zamanlar kuma da cizilir ve ardindan topluca yapilan dini bir seremoni ile yok edilirdi de.

*Aborijin sanati bugün beyazlarla yasayan Aborijinlilerin en önemli ekonomisi ve gelir kaynagidir.
Düş zamanı hikayelerinden bir versiyon:
Tüm dünya uykudaydı. Her şey sessiz, hareketsizdi ve hiçbir şey büyümüyordu. Hayvanlar yeraltında uyumaktaydı. Bir gün gökkuşağı yılanı uyandı ve dünyanın yüzeyinde süründü. Her şeyi bir kenara itti ve bu onun tarzıydı. Tüm bir diyarı gezdi ve yorulduğunda kıvrılıp uyumaya başladı. Böylece heryere izini bıraktı. Sonra geri döndü ve kurbağalara seslendi. Onlar da su dolu kocaman mideleriyle ortaya çıktılar. Gökkuşağı yılanı onları gıdıklayıp güldürdü. Sular ağızlarından çıktı ve gökkuşağı yılanının izlerini doldurdu. Göl ve nehirler böyle yaratıldı. Daha sonra çimenler ve ağaçlar büyümeye ve yeryüzünü yaşam doldurmaya başladı.
http://aborijinler.com/aborijin-din-ve-kultur.html